Dan Gilroy’un yönetmenliğini üstlendiği film; medyanın sansasyon takıntısını, Jake Gyllenhaal tarafından canlandırılan Lou Bloom karakteri üzerinden işliyor.
Filmin başlangıcında Lou’yu hırsızlık yaparak para elde ederken görüyoruz fakat farklı bir maceraya atılması çok uzun sürmüyor. Suç mahallerinden ilk görüntüleri yakalamak adına zamanla yarışan ve bu görüntüleri haber kanallarına satmayı amaçlayan insanların gizli dünyasına rastlayan karakterimiz, oldukça olağanüstü bir hızla yeni keşfettiği bu işinde uzmanlık geliştirmeye başlıyor. Tam da burada karakterin ilginç kişiliği ile ilk tanışmamız gerçekleşiyor.
“Bu kadar da olmaz.” dedirten kişiliği ile karakterimiz, rahatsız edici gülümsemesinden hesaplı manipülasyonlarına kadar tüylerinizi diken diken edecek ve sizi yer yer empati kurmaya zorlayacak bir derinlikte işlenmiş.
Film ilerledikçe karakterin etik olmayan kararlar vermesi ve görüntü elde etmek amacıyla olay yerini düzenleyip kanıtlarla oynaması hatta bazen de en iyisi olmak için suç işlemesi ile medyanın manipülatif dünyasına kapıları aralıyoruz ve film sadece bir karakter incelemesi olmaktan çıkıyor.
Yüksek reytingler adına yapılan müzakereler, görüntülerdeki oynamalar ve haberlerde suçun yüceltilmesi ile haber ve eğlence sektörü arasındaki çizgilerin bulanıklaştığı günlük hayatımızdan tanıdık olan yönler filmde ustalıkla gözler önüne serilmiş.
Hikayesinin yanı sıra filmin sinematografisi; Los Angeles’ın sokaklarını, gecenin renkleri ile kendine özgü ayrı bir karakter olarak sunuyor ve size izlemesi keyifli bir deneyim yaşatıyor.
Hazırlanın; çünkü Nightcrawler’ın sizi dehşete düşürecek sahneleri jeneriğinden sonra bile aklınızda kalacak.
