Türkiye Büyük Millet Meclisine Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (‘‘Değişiklik Kanunu’’) hakkında 3 Mayıs 2024 tarihinde bir Kanun Teklifi sunulmuştu. Teklif, 23.05.2024 tarihinde kabul edildi ve 29.05.2024 itibarıyla Resmi Gazete’de yayımlandı. Böylece ilgili teklif 7511 sayılı Değişiklik Kanunu olarak resmiyet kazandı.
İlgili Kanun başta ticaret hukuku, tüketici hukuku ve rekabet hukuku olmak üzere birçok disiplin ile dirsek temasında bulunan önemli değişiklikler barındırıyor. Hakkında değişiklik yapılan kanunları ve hükümlerin içeriklerini sizler için derledik.
-
1. Türk Ticaret Kanunu (6102 Sayılı Kanun)
- Değişiklik Kanunu’nun başlığından da anlaşılacağı üzere kritik değişikliklerin çoğunluğu TTK nezdinde yapıldı. Teklif metni ile benzer bir içeriğe sahip kanun metninde önem arz eden noktaları beraber inceleyelim.
- - Yönetim kurulu başkanının ve vekillerinin, yönetim kurulunun görev süresi ile uyumlu olarak seçilmesi imkânı tanındı. Bu doğrultuda yönetim kurulunun başkan ve başkan vekilini her yıl seçme yükümlülüğü ortadan kalktı. TTK m.366/1 hükmünün ilk cümlesinde yer alan ‘‘her yıl’’ ibaresi kaldırılmış oldu. Normal şartlarda anonim şirketlerde her yıl görev dağılımına ilişkin bir yönetim kurulu kararı alınması ve bu kararın tescil ettirilmesi gerekiyordu. Eski düzenlemede yönetim kurulu 3 yıl süre için seçilmiş olsa da her yıl yönetim organizasyonunu yeniden belirleme yükümlülüğü yer alıyordu. Artık her yıl buna ilişkin yönetim kurulu kararı alınması gerekmeyecek. Madde gerekçesinde; bir sonraki yıl başkan ve vekilinin seçilemediği bir durum meydana geldiğinde kanunda yönetim kurulu başkan ve vekiline atfedilen yetki ve görevlerin kim tarafından kullanılacağı konusunda tereddüt oluştuğu belirtilmişti. Kanun’un önceki lafzı da aslında her yıl bir karar alınmasını öngörüyordu. Değişiklikle birlikte pratikte de güçlük yaratan her yıl tekrar eden seçim yükümlülüğü ortadan kaldırıldı ve yönetim kurulu başkanı ve vekillerinin 3 yıllık bir süre için seçilebilmesi mümkün kılındı.
- - Şube müdürlerinin ve üst düzey olmayan yöneticilerin atanmaları ve görevden alınmaları bakımından yönetim kurulu kararı alınmadan hareket edilmesi mümkün hale geldi. Bu noktada şube müdürü veya imza yetkisi bulunan üst düzey olmayan yöneticilerin atanmaları ve görevden alınmalarında artık yönetim kurulu kararı alınmayacak. TTK m.375/1-(d) hükmünde değişiklik öncesinde yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez yetkileri arasında müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları yer alıyordu. Yani yönetim kurulu, müdürleri veya aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkililerinin atanması ve görevden alınmaları konusundaki yetkilerini devredemezdi. Değişiklikle birlikte ‘‘şube müdürleri’’ ve ‘‘üst düzey yöneticiler dışındaki kişilerin’’ atanması ve görevden alınmaları konusunda yönetim kurulu üyelerinin yetkilerini devredebileceği düzenlendi. Bu doğrultuda şube ağı geniş ve temsile yetkili çalışan sayısı fazla olan şirketlerde üst düzey yöneticiler dışında kalan kişilerin atanma ve görevden alınma işlemleri yönetim kurulunun devredilemez yetkileri olmaktan çıkmış oldu. Bir bakıma mikro yönetim mekanizmalarında büyük bir pratik fayda sağlandı ve şirketlerin şube açması kolaylaştı.
- - Yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun yazılı istemi üzerine yönetim kurulu başkanının yönetim kurulunu toplantıya çağırması zorunlu hale getirildi. TTK m.392/7 hükmü normalde sadece her yönetim kurulu üyesinin başkandan yönetim kurulunu toplantıya çağırmasını yazılı olarak isteyebilmesini düzenliyordu ve bir zorunluluk öngörmüyordu. Değişiklik neticesinde, yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu yazılı istemde bulunursa bu istemin başkana ulaşmasının ardından 30 gün içerisinde başkanın yönetim kurulunu toplantıya çağırması zorunlu hale geldi. Bu noktada örneğin 5 kişilik bir yönetim kurulunda 3 kişinin yazılı istemi üzerine başkan 30 gün içerisinde toplantıya çağrı yapmalı. Hatta değişiklik şunu da öngörüyor: 30 günlük süre içinde yönetim kurulu toplantıya çağrılmazsa veya başkana ulaşılamazsa istem sahibi üyeler doğrudan çağrıda bulunabilecek. Ayrıca esas sözleşmede çağrılma usulüne dair farklı bir düzenleme de yapılabileceği belirtilmiş. Bu noktada yönetim kurulunun karar alma sürecinin ilerlemesini engelleyen bir faktör ortadan kaldırılmış oldu.
- - Kanun’un geçici 7’nci maddesinin 15’inci fıkrasına eklenen hükümle birlikte kaydı silinen şirket veya kooperatifin ihyasına ilişkin yapılacak yargılamada ilgili ticaret sicili müdürlüğüne aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmeyecek.
- - Yeni sermaye tutarlarına uyum sağlanmasına dair bir ‘‘Geçici Madde 15’’ hükmü TTK’ya eklendi. Normalde 2024 yılından (01.01.2024 tarihinden) itibaren kurulan anonim ve limited şirketler için minimum kuruluş sermayesi tutarları artırılmıştı. Anonim şirketlerde bu tutar en az 250 bin Türk lirası, kayıtlı sermaye sistemini kabul eden halka açık olmayan anonim şirketlerde bu tutar 500 bin Türk lirası ve limited şirketlerde ise bu tutar 50 bin Türk lirasıydı.
- İşte bu geçici hükümle birlikte sermayeleri en az sermaye tutarının altında olan anonim ve limited şirketlerin 31.12.2026 tarihine kadar sermayelerini artırmaları gerektiği, aksi halde şirketlerin kendiliğinden ortadan kalkacağı düzenlendi. Yani mevcut kurulu şirketlere yeni sermaye düzenlemelerine uymaları için 2027 yılına kadar süre tanınmış oldu. Bu süre zarfında uyum sağlanamazsa, ilgili şirketlerin doğrudan tasfiye sürecine girmesi ve ticaret sicili kayıtlarının terkinlerini gerçekleştirmeleri söz konusu olacak.
- Kayıtlı sermaye sisteminin kabul etmiş halka açık olmayan anonim şirketlerin çıkarılmış sermayelerinin 250 bin Türk lirasından yüksek ve fakat 500 bin Türk lirasından düşük olduğu bir durumda, 31.12.2026 tarihine kadar başlangıç sermayeleri ve çıkarılmış sermayeleri en az 500 bin Türk lirasına çıkartılamazsa ilgili şirketlerin bu sistemden çıktıkları kabul edilecek. Yani alelade bir anonim şirket sıfatına kavuşacaklar.
- Bir örnekle açıklanacak olursa: Başlangıç sermayesi 400 bin Türk lirası, çıkarılmış sermayesi 1 milyon 200 bin Türk lirası olan kayıtlı sermaye sistemini benimsemiş bir şirket, başlangıç sermayesi 500 bin Türk lirasından az olduğu için infisah durumuyla karşılaşmayacak, çıkarılmış sermayesi 250 bin Türk lirasının üzerinde kaldığı müddetçe sadece kayıtlı sermaye sisteminden çıkmış sayılacaklar. Buna karşın çıkarılmış sermayesi de 250 bin Türk lirasının altında olursa bu halde şirket infisah edilecektir.
- Kanun teklifinin gerekçesi de dikkate alındığında; bir şirket 01.01.2024 tarihinden önce kurulmuş olsa da yeni en az sermaye tutarlarına 31.12.2026 tarihine kadar uymalı. Zira, 01.01.2024 tarihinden önce ticaret siciline tescil edilen şirketler adına yeni sermaye miktarlarına uyuma/geçişe yönelik herhangi bir düzenleme öngörülmemişti. Bu geçici madde ile aslında 01.01.2024 tarihinden önce tescil edilen şirketler için de yeni bir rejim öngörülmüş oldu.
- Uyumluluk açısından hızlı aksiyon alınmasını gerektiğinden ilgili düzenlemede ayrıca sermayenin yükseltilmesi için genel kurullarda toplantı nisabı aranmayacağı ve kararların toplantıda mevcut oyların çoğunluğu ile alınacağı belirtildi. Ayrıca imtiyazlı pay sahiplerinin de imtiyazlarını kullanarak sermaye artırımını engelleme imkanları bu düzenleme ile kaldırıldı.
- Ticaret Bakanlığının 31.12.2026 tarihine kadar olan süreyi birer yıl olmak üzere iki defa uzatma yetkisi var. Yani en iyimser tahminle bu süre 31.12.2028’e kadar uzayabilir. Ancak şimdilik teklif metninden son tarihin 31.12.2026 olduğu anlaşılıyor.
-
2. Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (4054 Sayılı Kanun)
- Değişiklik Kanunu ile birlikte Rekabet Kurulunun soruşturma sürecine dair önemli değişiklikler yapılmış oldu. Bu noktada Rekabet Kanunu’nda “soruşturmaya başlanması, taahhüt ve uzlaşma”nın düzenlendiği kısımdaki değişiklikle birlikte rekabeti bozucu davranışlar hakkındaki soruşturmalardaki işleyiş farklı bir yapıya büründü.
- Değişikliğe göre daha önceden de uygulandığı gibi Rekabet Kurulu başlattığı soruşturmaları soruşturmaya başlanması kararının verildiği tarihten itibaren 15 gün içinde ilgili taraflara bildirecek ama bu sefer teşebbüsler için ilk yazılı savunma zorunlu kılınmayacak. Diğer bir anlatımla, değişiklik öncesinde m.43/2 hükmünde soruşturmaya başlanması bildiriminin ardından taraflara ilk yazılı savunmalarını sunmaları için 30 günlük bir süre veriliyordu. Yeni düzenlemede bu kısım kaldırıldı. Yani ilk yazılı savunma sunma mecburiyeti kalktı. Değişikliğin maksadı usul ekonomisi ile paralel olarak soruşturma sürecini hızlandırmak. Bu noktada Değişiklik Kanunu, Rekabet Kanunu’nun m.43/2 hükmündeki değişiklik nezdindeki gerekçesinde; soruşturma bildiriminin tebliği aşamasında henüz bir ihlal isnadının bulunmadığını (bu aşamada sadece bir şüphe var) belirtmiş, bu sebeple de tarafların savunma yükümlülüğü kaldırılarak soruşturmanın daha hızlı ve etkin biçimde yürütülmesi düzenlenmiş, soruşturmayı yürütenlerin zaten görüşlerinde bir değişiklik olması halinde de ek görüş verilebileceği bir sistem öngörülmüş. Kısaca bu değişiklik tarafların etkin bir savunma verebilmesi ve soruşturma sürecinin daha seri yürütülmesi için yapılmış.
- Ayrıca Rekabet Kanunu’nun m.45/2 hükmünde yapılan değişiklikle birlikte soruşturmanın devamı için de önemli değişikler öngörülmüş.
► Şöyle ki; hem önceki düzenlemede hem de değişiklik metninde taraflara soruşturma raporunun tebliğ edilmesini müteakiben 30 gün içinde Kurula yazılı savunmalarını göndermeleri gerektiği yer alıyor. Değişiklik neticesinde haklı gerekçeler sunulması halinde bu 30 günlük süre bir kereye mahsus olmak üzere ve en fazla bir 30 gün daha uzatılabilecek. Pratikte teşebbüslerin soruşturma raporunun tebliğinden itibaren savunmalarını hazırlamalarında haklı sebepler halinde güçlük oluşabiliyor, bu sebeple soruşturma sürecinin kesintisiz ilerleyebilmesi ve hak kayıplarının önlenebilmesi adına önem arz eden bir durum teşkil ediyor.
► Ayrıca, önceki düzenlemede teşebbüslerden gelen savunma yazılarına istinaden soruşturmayı yürütmekle görevlendirilenler, gelen yazılı savunmalar sonucunda soruşturma raporundaki görüşlerinde bir değişiklik olup olmadığına bakılmaksızın 15 gün içinde yazılı görüş bildiriyordu. Değişiklik Kanunu buradaki zaman kaybını önlemek ve pratik anlamda soruşturma sürecini iyileştirmek adına ancak gelen yazılı savunmalar sonucunda soruşturma raporundaki görüşlerinde bir değişiklik olması halinde soruşturmayı yürütmekle görevlendirilenlere bir yazılı görüşte bulunma hakkı tanımış. Deyim yerindeyse bir görüş değişikliği olmamasına rağmen iki kere git-gel yapılması engellenmiş. Önceki düzenlemede ilk etapta soruşturma bildirimi teşebbüslere yapılıyordu, teşebbüslerden 30 gün içerisinde ilk yazılı savunma alınıyordu. Soruşturmayı yürütmekle görevlendirilenlerin ise soruşturma raporuna ilişkin ikinci yazılı savunmada yer alan savunmalara karşı ek bir yazılı görüş bildirmeleri zorunluydu ve bu ek yazılı görüşün bildirilmesini müteakip 30 gün içinde teşebbüsün üçüncü yazılı savunmasını vermesi bekleniyordu. Değişiklik Kanunu ile artık bu 3 adımlı evrak teatisi ortadan kaldırılmış oldu. Son durumda işleyiş aşağıdaki gibi oldu.
→ Soruşturma bildirimi taraflara iletildi (birinci yazılı savunma mecburiyeti kaldırıldı)
→ Soruşturma raporu taraflara tebliğ edildi. Yazılı savunmanın 30 gün içerisinde Kurul’a gönderilmesi gerekli (haklı gerekçeler sunulursa +30 güne kadar bu süre uzatılabilir)
→ Soruşturmayı yürütmekle görevlendirilenlerin;
♦ Görüşleri soruşturma raporu ile aynıysa yazılı ek görüş ibraz etmeleri zorunluluğu bulunmuyor.
♦ Soruşturma raporundaki görüşleri değiştiyse yazılı görüşlerini tüm Kurul üyelerine ve ilgili taraflara bildirecek.
→ Yazılı görüş verilmesi halinde 30 gün içerisinde tarafların bu görüşe cevap verme hakkı bulunuyor.
- Özetle; birinci yazılı savunma mecburiyeti kaldırıldı ve soruşturmayı yürütmekle görevlendirilenlerin soruşturma raporuna istinaden yollanan savunmalardan sonra görüşlerinde bir değişiklik olursa görüşlerini bildirecekleri düzenlendi (ek yazılı görüş sadece önceki görüşlerinde bir değişiklik olması durumu ile sınırlı tutuldu). Bu değişikliklerle tekerrürü önlemek ve soruşturma sürecinin uzamasını engellemek amaçlandı.
-
3. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (6502 Sayılı Kanun)
- TKHK nezdinde yapılan değişiklikle birlikte Reklam Kuruluna içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı alma yetkisi tanındı. Anayasa Mahkemesi 13.09.2023 tarihinde Reklam Kuruluna verilen erişimin engellenmesine ilişkin düzenlemenin kamu yararı amacına uygun olmakla birlikte yetkinin kullanımına ilişkin belirlenen usulün ölçülülük ilkesinin alt ilkelerinden olan gereklilik ilkesine aykırılığı sebebiyle iptal edilmesine karar vermişti ve ilgili düzenleme de aslında bu sebeple yapıldı. Bu çerçevede TKHK m.63 nezdinde Reklam Kurulunun yetkileri arasına içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verme de eklendi.
Ayrıca TKHK m.77/12 hükmündeki değişiklik ile Reklam Kuruluna ticari reklamlarda uyulması gereken ilkelere uygun olmayan ticari reklamlar hakkında elektronik olarak iletişim kurulabilecek araçlar ile bildirimde bulunulmasına, bu bildirime rağmen yirmi dört saat içinde içeriğin çıkarılmaması hâlinde erişimin engellenmesine karar verme yetkisi tanındı. Muhataba bildirimde bulunulamaması hâli ile sınırlı olmak üzere doğrudan erişimin engellenmesine karar verilebileceği de düzenlendi. Normal şartlar altında erişimin engellenmesi kararı esas olarak aykırılığın gerçekleştiği içerikle sınırlı olarak verilse de teknik olarak aykırılığa ilişkin içeriğe erişimin engellenmesi yapılamadığı veya ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yoluyla aykırılığın önlenemediği durumlarda, internet sitesinin tümüne yönelik olarak erişimin engellenmesi kararı verilebileceği de belirtildi. Reklam Kurulunun yetkisini kullanırken bu hususlara dikkat etmesi önem arz ediyor.
Bununla birlikte TKHK nezdindeki yaptırım rejiminde de değişikliğe gidildi. İdari para cezası tutarları artırıldı ve kimi durumlar için özel düzenleme getirildi. TKHK m.77 hükmünün başlığı “yaptırım hükümleri” şeklinde değiştirildi ve 4’üncü, 7’nci, 18 inci, 19 uncu, 20’nci, 21 inci, 26’ncı, 30 uncu, 35 inci, 49 uncu, 51 inci, 52’nci, 54’üncü, 57’nci maddelerde ve 48’inci maddenin ikinci, üçüncü, dördüncü, altıncı ve yedinci fıkralarında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler adına 2200 Türk lirası yaptırım öngörüldü.
Ayrıca 8’inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca malları süresinde teslim veya monte etmeyenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir işlem veya sözleşme bazında ayrı ayrı 2200 Türk lirası yaptırım düzenlendi.
Gelinen noktada yapılan değişiklikle aslında TKHK m.77/1 hükmünün çoğunlukla önceki hali korundu ama uygulanacak yaptırım tutarları artırılmış oldu ve TKHK m.6 hükmüne aykırılık ayrı bir bentte düzenlendi.
TKHK m.6 hükmüne aykırılık ayrı bir biçimde düzenlendi. TKHK m.6 hükmüne aykırı olarak bir mal veya hizmetin satışından kaçınanlar hakkında aykırılığı tespit edilen her bir işlem veya sözleşme için 2200 Türk lirasından az olmamak üzere satışından kaçınılan mal veya hizmetin tüm vergiler dahil toplam satış fiyatının yüzde 10 kadar idari para cezası uygulanacak. Bu noktada Kanun’un 6.maddesi kapsamında vitrinde, rafta, elektronik ortamda veya açıkça görülebilir herhangi bir yerde teşhir edilen malın, satılık olmadığı belirtilen bir ibareye yer verilmedikçe satışından ve hizmet sağlamaktan haklı bir sebep olmaksızın kaçınılamayacağını hatırlatalım. Değişiklik neticesinde her işlem ve sözleşme için öngörülen maktu ceza yerine ayrıca mal veya hizmetin tüm vergiler dahil toplam satış fiyatının yüzde 10’u kadarlık bir idari para cezası düzenlemesi getirilerek bu mal veya hizmetin sunulmasından kaçınma hali nezdinde bir caydırıcılık unsuru kazandırıldı.
TKHK m.58 hükmünde satış sonrası hizmetler hakkında düzenlenen yükümlülüklere aykırılık halleri içinse yeni yaptırımlar öngörüldü ve var olan yaptırımların kapsamı genişletilmiş oldu. Bu noktada;
- TKHK m.58/2 uyarınca üretici veya ithalatçılar, yönetmelikle belirlenen mallar için Bakanlıkça onaylı satış sonrası hizmet yeterlilik belgesi almak ve tüm yetkili servis istasyonlarına ilişkin bilgileri güncel olarak Bakanlıkça oluşturulan sisteme kaydetmek zorunda. Yönetmelikle belirlenen mallar için Bakanlıkça onaylı satış sonrası hizmet yeterlilik belgesi almayan üretici ve ithalatçılar hakkında 1 milyon 115 bin Türk lirası, Bakanlıkça oluşturulan sisteme kayıt yapılmaması veya kaydın güncellenmemesi durumunda her bir servis istasyonu için 18 bin Türk lirası,
- Normal şartlar artında herhangi bir üretici veya ithalatçıya bağlı olmaksızın faaliyette bulunan servis istasyonları her türlü mecrada ve faaliyetlerinde kolaylıkla görülebilir ve okunabilir şekilde “özel servis” ibaresini kullanması zorunda. Bu özel servis ibaresi kullanılmadığı taktirde ilgili özel servis istasyonları hakkında 18 bin Türk lirası,
- Satış sonrası hizmet yeterlilik belgesinin geçerlilik süresi boyunca asgari servis istasyonu sayısını sağlamayan üretici ve ithalatçılar hakkında eksik kalan her bir servis istasyonu için 124 bin Türk lirası,
- Ürettikleri veya ithal ettikleri mallar için Bakanlıkça belirlenen kullanım ömrü süresince, satış sonrası bakım ve onarım hizmetleri sağlamayan üretici ve ithalatçılar hakkında; malın yetkili servis istasyonlarındaki tamir süresinin, yönetmelikle (Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliği) belirlenen azami süreyi geçmesi halinde; garanti süresi geçtikten sonra kullanım ömrü süresince bakım ve onarım hizmetlerini sunmayan üretici veya yeni ithalatçılar hakkında ve TKHK m.58’de yer alan saydıklarımız dışında kalan diğer yükümlülüklere aykırılık halinde aykırılığı tespit edilen her bir işlem için 2200 Türk lirası idari para cezasının uygulanması öngörüldü.
Bu değişiklikler ile birlikte aslında satış sonrası hizmetler konusunda yaşanan tüketici mağduriyetlerinin azaltılması hedeflendi.
- Son bir değişiklik de devre tatil hakkı nezdinde yapıldı. Geçici Madde 3/2 hükmündeki değişiklikle birlikte 01.04.2022 tarihinden itibaren 5 yıl süresince (01.04.2027 tarihine kadar) yapı ruhsatı alınmış olan devre tatile konu taşınmazlarda kooperatif veya ticaret şirketi ortaklığı ya da dernek veya vakıf üyeliği suretiyle de devre tatil hakkı tanındı. Ayrıca, devre tatile konu mal üzerinde ayni hak sahibi olmayanlara devre tatil satışı yapma yetkisi tanındı.
-
4. Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun (6585 Sayılı Kanun)
- Yeni idari para cezaları öngörüldü ve Bakanlığa işyeri kapatma yetkisi tanındı. Bu noktada 6585 sayılı Kanunun ceza hükümleri başlıklı 18.maddesinde Ek 1’inci maddenin birinci ve ikinci fıkralarına aykırılık halinde uygulanacak idari yaptırım miktarları artırıldı.
Ek 1’inci madde özellikle son zamanlar için önemli. Zira bu madde fahiş fiyat artışı ile stokçuluğu düzenliyor. Bu doğrultuda 2020 yılında getirilen bu madde ile üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından bir mal veya hizmetin satış fiyatında fahiş artış yapılamayacağı düzenlenmiş. Bununla birlikte üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından piyasada darlık yaratıcı, piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozucu faaliyetler ile tüketicinin mallara ulaşmasını engelleyici faaliyetlerde bulunulamayacağı da vurgulanmış. İşte, bu hükmün daha caydırıcı olması adına Değişiklik Kanunu bu maddeye aykırılık halinde öngörülen idari para cezası miktarını yükseltti:
- Bir mal veya hizmetin satış fiyatında fahiş artış yapanlar nezdinde her bir aykırılık için 100 bin Türk lirasından - 1 milyon Türk lirasına kadar;
- Piyasada darlık yaratıcı, piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozucu faaliyetler ile tüketicinin mallara ulaşmasını engelleyici faaliyetlerde bulunanlar hakkında ise her bir aykırılık için 1 milyon Türk lirasından - 12 milyon Türk lirasına kadar idari para cezası öngörüldü.
Ayrıca Bakanlığa piyasada darlık yaratıcı, piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozucu faaliyetler ile tüketicinin mallara ulaşmasını engelleyici faaliyetlerde bulunulması sebebiyle Ek 1’inci maddenin ikinci fıkrasına en az 3 defa aykırı hareket edilmesi nedeniyle idari para cezası uygulanan üretici, tedarikçi ve perakende işletmeleri nezdinde bu işyerlerinin 6 güne kadar kapatma yetkisi tanındı. Bu noktada bir yılda en az 3 defa stokçuluk yaptığı tespit edilen ve idari para cezası uygulanan üretici, tedarikçi ve perakende işletmeleri hakkında yeni bir idari yaptırım öngörülmüş oldu. Diğer bir anlatımla Değişiklik Kanunu ile serbest piyasayı olumsuz yönde etkileyen ve rekabeti bozan işlemler nezdinde daha katı önlemler alınarak caydırıcılığın artırılması amaçlanmış.
Son olarak da 18. Maddede belirtilen idari para cezalarının bir takvim yılına ilişkin toplam tutarına ilişkin üst sınırlar işletmenin ölçeğine göre caydırıcılık ve ekonomik devinim baz alınarak yeniden güncellendi. Bahse konu idari para cezalarının bir takvim yılına ilişkin toplam tutarı, işletmenin;
- Küçük ölçekli olması durumunda 20 milyon Türk lirasından
- Orta ölçekli olması durumunda 200 milyon Türk lirasından
- - Büyük ölçekli olması durumunda 1 milyar Türk lirasından fazla olamayacak.
-
5. Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu (7223 Sayılı Kanun)
7223 Sayılı Kanında da aynı şekilde 20.maddesindeki idari para cezaları nezdinde değişiklik yapıldı. Değişikliğe göre Avrupa Birliği üyesi ülkeler dışındaki ülkelere ihraç edilen veya ihraç edilmesi hedeflenen ürünler nezdinde ürün güvenliğine aykırılıkta 240.566 Türk lirasından - 2.405.665 Türk lirasına kadar idari para cezası uygulanacak.
Ayrıca tağşişe (gıda maddelerinin mevzuata veya izin verilen özelliklerine aykırı olarak üretilmesi-ürünün doğal içeriğine yabancı veya ucuz bir madde ekleyerek ve içeriğindeki değerli bir bileşenin bir kısmını veya tamamını değiştirmesi) konu olmaması ve ürüne ilişkin işaretleme, etiketleme ve belgelendirmenin alıcıyı yanıltmayacak şekilde yapılması hususlarına aykırılık hallerinde ise 96.226 Türk lirasından - 962.265 Türk lirasına kadar idari para cezası uygulanacak.
- Daha önceki düzenlemede FOB bedeli (üretilen mallardan satışı yapılanların satış tutarı toplamının, satılan ürün miktarına bölünmesi ile birim FOB bedeli bulunur) üzerinden bir idari para cezası uygulanmaktaydı. Fakat bu bedelin tespitinde yaşanan güçlükleri bertaraf etmek ve caydırıcılığı artırmak maksadı ile FOB bedeli üzerinden değil de Kanunda düzenlenen yeni bir tutar aralığının uygulanması öngörüldü.
-
6. Diğer Düzenlemeler
- Yukarıda aktardıklarımızın yanısıra 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nda, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda ve 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu’nda kimi değişiklikler yapıldı.
Kısaca 5174 sayılı Kanun nezdinde ürün ihtisas borsalarında teminat ve garanti fonu işlemlerine dair değişiklik yapıldı ve takas merkezi olarak yetkilendirilen kuruluşun takas işlemlerindeki mali sorumluluğunun garanti fonu varlıkları ile sınırlı olacağı düzenlendi. Bu doğrultuda teminatlar ve garanti fonundaki varlıklar üzerine ihtiyati tedbir konulamayacak.
1163 sayılı Kanun nezdinde ise kooperatif ve üst kuruluş yönetim kurulu üyelerinin Kooperatif Bilgi Sistemine (“KOOPBİS”) kaydolmasına yönelik geçiş hükümleri ve aykırılık halleri düzenlendi.
5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk lisansı askıya alınan işletmelerin askıda kalınan günler için depo kira ücreti talep edemeyeceği ve Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün lisanslı depolarda depolanan ürünleri için tahakkuk eden depolama ücretlerinin askı süresi boyunca ödenmeyeceği başta olmak üzere yaptırım mekanizmalarının detaylandırıldığı ve güncellendiği düzenlemeler yapıldı.
Kooperatifler Kanunu nezdindeki (geçici 9’uncu maddede yer alan sayısal değişiklik dışındaki) değişiklikler 26.04.2024 tarihinden itibaren uygulanacak.
5300 sayılı Kanun nezdinde lisansı askıya alınan işletmelerde askıda kalınan günler için depo ücreti talep edilemeyeceğine ve Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün lisanslı depolarda depolanan ürünlerine ilişkin değişiklik ile 5300 sayılı Kanun’un 28’inci maddesinin birinci fıkrasına yapılan değişiklikler 28.11.2024 tarihinden itibaren uygulanacak.
TTK’da özel olarak süre tanımlanan haller dışındaki diğer tüm hükümler 29.05.2024 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiş oldu.
Kanun değişiklik metnine ulaşmak için tıklayınız.