Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM’nin Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararına rağmen 8 Kasım’da Atalay’ın tahliyesini reddetmişti. Ardından bu yönde karar veren AYM üyelerinin yetkilerini aştığı iddiasıyla haklarında suç duyurusunda bulunulmuştu. Kararıyla özellikle de hukukçulardan büyük tepki toplayan Yargıtay bir basın açıklaması yaptı.
Yargıtayın internet sitesinde yer alan basın açıklamasında dikkat çeken ifadeler yer alıyor. İlk olarak Yargıtay, AYM de dahil olmak üzere yüksek mahkemeler arasında bir üstünlük sıralaması öngörülmediğini ifade etti. Anayasa’nın m. 148/5 ve 154 hükümlerine atıfta bulunan Yargıtay, bireysel başvurunun ikincil nitelikte bir hak arama yolu olduğunu; olağan veya olağanüstü bir kanun yolu olmadığını belirtti. Hatta, belli hallerde AYM’nin bireysel başvuru incelemelerinde anayasal sınırları aşarak Yargıtay tarafından geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz ederek hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar aldığı da açıklandı. Bunun üzerine AYM’nin bir “süper temyiz mahkemesi” olduğu şeklinde toplumsal bir algı oluşturulduğu iddia edildi.
Yargıtay; temel hak ve özgürlüklerin korunmasının sadece AYM’nin değil, tüm yargı organlarının görevi olduğunu belirterek bireysel başvurunun amacını aşarak yargı sistemini zayıflatan sistemsel bir sorun haline geldiğini belirtti.
Diğer yandan Yargıtay; AYM’nin vermiş olduğu kararda yer alan
‘‘…Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş; aksine başvurucunun anayasal haklarını -Anayasa’nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir.” gibi sözlerle hedef gösterildiklerini ifade etti.
Ayrıca bu ve buna benzer kararlarda Yargıtayın bir derece mahkemesi olarak nitelendirildiğini, anayasal düzene uymayan bir bakış açısının etkisi ile AYM’nin kabul edilemez hatalar yaptığını vurguladı. AYM’nin adli ve idari mahkemelerce verilen kararları bozan bir mahkeme olmadığı gibi istinaf ve temyiz mercii olarak davaları yeniden incelemeye yetkili bir makam da olmadığı belirtildi.
Bu açıklamalar neticesinde Anayasa değişikliği tekrar gündeme geldi ve hukukçular bahse konu yargı krizine tepki gösterdi. Basın açıklamasının sonunda bireysel başvuru mekanizmasında iddia edilen sorunların giderilmesi konusunda gerekli desteği sağlamaya hazır olduğunu vurgulayan Yargıtay’ın neden Anayasa’nın 153.maddesinin birinci fıkrasına atıfta bulunmadığı ise bir merak konusu.
‘‘Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.’’
Basın açıklamasına ulaşmak için tıklayınız.
